Günü bu şarkı ile kapatmamın sebebi, şöyle bir hayatı sorgulayıp gözden geçirince evet dedim bu şarkı senin 3. şarkın olabilir.
İlk ikisi başka günlerin konusu.
"Meğer sevmeler de bir yere misafir gitmek gibi olurmuş. Umduğunu değil bulduğunu severmişsin.
Deli bir adamın da dediği gibi, "Sevdiğini alamıyorsan, aldığını seveceksin."
Ne kadar kaçarsan bu sondan, o kadar yakınsın ona. Kedinin kuyruğuna teneke takıldı gibi düşün. Ondan kaçıyor ama, işte kuyruğunda onunla birlikte geliyor.
*
"Çok sevilmelerin kızı ama aynı zamanda sevilmemişliklerle dolu üstü başı. Ağlasa yitirdiği gülüşleri gusletmiş olur, gülse kırıktır gülüşü, dudağının kenarından yarım kalmışlıklar sızar. Gözlerinin içi gülerdi eskiden, biraz söndü ışığı ama hala titriyor.
Yanmak ve patlamak istemiyor.
Belki güçlü bir ışık veremiyor bu haliyle etrafına ama, bir toparlansa güneş gibi aydınlatacak. Ah bir toparlansa."
*
"Ve sen, daha kaç hüzne gebe kalıp kendi felaketini doğuracaksın. Teslim ol, boşver.
Herkes mutluluktan geberecek değil ya,
İşte sen de o şarkıdaki gibi yetinmeyi bileceksin."
Ay'ın Güneş'e kavuşması gibidir sevdalar.
İmkansız.
Gülün bülbüle aşık oluşu gibidir.
Ve bilirsiniz gül yağını el'ler sürünür çatlasa bülbül...
İşte bu cümleleri toparlarsak, özetle kendime yetinmeyi ve anı yaşamayı unutturmamak üzere yazdım bunları.
Oku ama bunları sonra.
Sadece okuma, d'okunsun da sana.
D'okunsun diye yazar deli kadınlar, sadece okunsun diye değil!